Zone A Défendre
Tritons crété-e-s contre béton armé

Ana sayfa > Camarades de lutte > Luttes contre le monde qui veut cet aéroport > Göçmenlerin koşulsuz kabul edilmesine evet

Göçmenlerin koşulsuz kabul edilmesine evet

Perşembe 12 Mayıs 2016

Bu makalenin tüm sürümleri : [Deutsch] [English] [Español] [français] [Ἀρχαία Ἑλληνική] [italiano] [Türkçe]

GÖÇMENLERİN KOŞULSUZ KABUL EDİLMESİNE EVET

GÖÇMENLERİN ERDOĞAN’IN FAŞİST TÜRKİYESİNE GÖNDERİLMELERİNE HAYIR !

ULUSLARARASI BULUŞMA ve EYLEM ÇAĞRISI 21 MAYIS CUMARTESİ

Avrupa Birliği, topraklarına yasal giriş yollarını açmayı inatla reddederek, Balkan yolunun kapatılmasını onaylayıp, göçmenleri insan kaçakçılarının eline düşürerek, Yunanistan’ı bir mülteci tuzağına dönüştürerek bugün tam bir utanç değiş tokuşuna girişmiştir.

Avrupa Birliği ve Türkiye arasında yapılan anlaşma ile, Ege Denizi üzerinden geçerek hayatları pahasına, çok zor koşullarda Yunanistan’a girmeyi başarmış göçmenler, toplu halde Türkiye’ye gönderilerek, sığınma hakkından doğan korunmadan keyfi bir şekilde mahrum edilmektedir.

Türkiye güvenli bir ülke mi ? Güvenli bir ülke olduğuna inanmak mümkün değil, çünkü Türkiye’de sığınmacıları koruma sistemi yok, bu da demek oluyor ki sığınmacıların, tehlikede oldukları bir ülkeye gönderilmeyeceğine dair hiçbir garantisi yok. Bunun örneğini son haftalarda savaş bölgesine gönderilen yüzlerce Suriyeli ile gördük.

Bunun yanısıra, "iyi" ve "kötü" göçmen şeklindeki ayrımlar isyan ettirici : "Hassas" bölgeler değişmekle kalmıyor, bu bölgeler Avrupa’nın o andaki çıkarlarına göre tanımlanıyor. "Çatışma" alanları ve yoksulluk alanlarının, kendi pazar ve çıkarları doğrultusunda diktatörlüklere destek vermekten çekinmeyen emperyalist güçlerin ekonomik savaşlarının eseri olduğunu düşünüldüğünde, böyle karşılaştırmalar iki yüzlü bir tablo ortaya çıkarıyor.

Ve yoğun sınır dışı etmelerin yanında, bu elemeyi iş gücü ihtiyacına göre gerçekleştirmek ve göçmenleri kendi rızalarıyla gitmeleri için daha sinsi yöntemler bulunuyor. Aylar, hatta yıllar boyunca şiddete, işkenceye, sürekli devam eden aşağılamalara, bakım ve tedavi eksikliklerine maruz kaldıkları Avrupa sınırlarındaki “sıcak bölgelerde” ya da içerideki toplama merkezlerinde

sürekli tekrarlanan hapsetme politikaları toplumların askerileştirilmesinin olduğu kadar polis devletin güçlenmesinin de bir göstergesidir. Ve bu şekilde ortaya çıkan daimi kaçak mülteci toplulukları “işverenler” için kolay lokma olmaktadır (emek sömürüsü, seks ticareti, mafyalar vs.).

Yabancı düşmanı bir bencilliğe doğru bu hızlı ilerleyiş içinde, ikinci bir utanç verici durum belirginleşmektedir : Avrupa amaçlarına ulaşmak için, temel kolektif ve bireysel özgürlükleri açık bir şekilde ihlal eden, kendi halklarına savaş açan bir ülkeyle anlaşma yapmayı kabul etmekte ve mültecilerin kaderini ona emanet etmektedir.

Avrupa Birliği, göçmenler arasında yapılan seçimin ve kamplara kapatılmasının karşılığı olarak Türkiye’ye milyarlarca euro ödemeye hazırlanmakla birlikte, türk rejimininin muhalefete gösterdiği şiddete kefil olmakta ve baskıları konusunda suçlu bir sessizliğe gömülmektedir.

Hepimiz Kürtlere uygulanan katliamlar ve bombalamalardan haberdarız. Hepimiz muhalif basının bütünüyle susturulmaya çalışıldığını, üniversitelerin ve mahkemelerin temizlenmesinin gündemde olduğunu artık biliyoruz.

Ve Avrupa Birliği, bir yandan her yerde, terörist ve göçmen arasında yarattığı kafa karışıklığını yaymaya devam ediyor, diğer yandan da 6 milyar euroyu cihatçıları silahlandırdığı bilinen bir devlete veriyor. Bu seçimlerle, bizimle tehlikeli bir şekilde alay ediliyor ve yabancı düşmanlığı körükleniyor.

Göçmenleri Yunanistan’a girmeye caydırmak amaçlı, bu anlaşma, Mısır kıyılarında, Türkiye’den geçmemek için daha tehlikeli bir yol seçen yüzlerce göçmenin ölümüne yol açtı. Ama “Batı demokrasilerinin” yöneticileri göçmenleri kabul etmek yerine, kadavralarını toplamayı tercih ediyor. Bu da ayrı bir eleme yöntemi değil midir ?

Bu iğrenç can pazarında göçmenlerin veya muhalif bir Kürdün hayatının hiç değeri yok : Irkçı polis devletleri arasındaki anlaşmayı bozalım ! Halkların ve bireylerin kendi kaderlerini tayin ! Dolaşım ve yerleşim özgürlüğü !